16 Mart 2015 Pazartesi

Gül'ün Tarihi

Vazoda gül



Gülün tarihi insanlığın tarihinden önce başlar. Çeşitli fosil yataklarında bulunan güllerin yaşı günümüzden 25 ile 40 milyon yıl gerilere gider.

Yazılı tarihte güle ait ilk kayıtlara 5000 yıl önceki Mezopotamya kil tabletlerinde rastlanmıştır. Pek çok tarihçi gül suyunun Babil gibi eski medeniyetlerde kullanılmış olduğuna inanır. Mezopotamya’dan sonra gül Girit’te, Knossos sarayındaki M.Ö. 1600’lerden kalma bir duvar freskinde karşımıza çıkar.

Eski Mısır’da gülü tanımlayan en eski hiyeroglif M.Ö 1400 yılına aittir. Daha sonraları, M.S 400-200 yıllarından kalma bir Mısır mezarında güllerden yapılmış bir çelenk bulunur. Kleopatra döneminde gülden sık bahsedilir. Kleopatra’nın gülleri çok sevdiği, süt banyolarını gül yaprakları ile bezediği Markus Antonyus’un ayaklarının altına gül yaprakları saçtırdığı, hatta gülü afrodiziyak olarak kullandığı bilinir.



pembe güller


Çin medeniyetinde de gülün özel bir önemi vardır. Konfüçyus, Çin İmparatoru’nun bahçelerindeki güllerden ve imparatorluk kitaplığında güllerle ilgili 600’den fazla kitap olduğundan bahseder.

Romalılar gülü Yunanlılardan öğrendi. Su kanalları ile tarımsal üretime ağrılık veren Roma, buğday tarlaları ve meyve bahçelerinin yanında büyük gül bahçeleri geliştirdi. Neron döneminde gül kullanımı olağanüstü miktarlara ulaşmıştı. Güzel kokusu nedeniyle davet, ziyafet ve toplantılarda çeşitli şekillerde kullanılan gülü hanımlar da güzellik reçetelerine dahil etti. Romalılar gül suyunun antiseptik ve antibakteriyel özelliklerinin farkındaydı; ellerini gül suyu ile yıkar, gül suyu ile banyo yapmaktan hoşlanırlardı. Böylece gül tarımı ve ticareti büyük önem kazandı.

Eski medeniyetlerin çoğunda gül suyu dini ve spiritüel törenlerde kullanıldığı için, Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde Pagan adetlerinden kabul edilen gül kullanımını engellendi. Ancak daha sonraları diğer dinler gibi Hıristiyanlık da gülü kutsal simgelerine dahil etti; kırmızı gül Hz. İsa’nın kanı ile özdeşleştirildi, Hz. Meryem’e “dikensiz gül” adı verildi



gül bahçesi


Orta Çağ, gülün tedavi edici özelliklerini ön plana çıkarttı. Orta Çağ ve Rönesans dönemleri boyunca gül depresyonun en gözde tedavisi oldu.

Orta Çağ Avrupa’sında unutulan gül bahçeleri, 13ncü yy. dan itibaren Haçlıların Orta Doğu ülkelerinden memleketlerine taşıdıkları gül fideleri ile tekrar canlanmaya başladı.

Gülü çok seven ve sık sık gül suyu ile banyo yapan İmparatoriçe Josephine zamanında gül kokusu çok popüler oldu. Gül Antik Roma’daki ününü Napolyon döneminde tekrar kazandı. İmparatoriçe 1798 yılında “Malmaison Bahçeleri” olarak bilinen gül bahçelerini kurdu. Karısının gül merakını destekleyen Napolyon, uzak diyarlara açılan kaptanlarına yeni gül türleri bulduklarında, fidelerini memlekete taşımalarını emretmişti. Böylece koleksiyondaki çeşitler çoğaldı. Ölümüne kadar geçen 16 yıl boyunca, masrafları bizzat İmparatoriçe tarafından karşılanan bu bahçelerde 250 farklı gül türü yetiştirildi.





Gül merakı zaman içinde Fransa’dan İngiltere’ye geçti. Daha sonraları Batı Avrupa, Amerika ve Avustralya da gülden çeşitli şekillerde yararlanmaya başladı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder